23 Nisan 2008

Kontrol 3 ve 4

Esasında Kontrol 3 ve hatta Kontrol 4 üzerinden epeyce bir zaman geçti ve ben bugüne dek 2 kez niyetlendim yazmaya ama akşamları halsizlik diz boyu oluyor.
Bizim velet(ler) inşallah karar verir(ler)se gelmek için akşamcı olacak(lar) sanırım....

Ama kontrol 3, yani Pazar sabahı öyle değildi.
Sabah sabah bir bulantı ile kalkmak hiç de hoş değildi.
Boş sokaklarda hızlı hızlı Anadolu yakasına ilerlerken ben ne enfes havanın ne de muhteşem boğazın keyfini sürebilecek durumdaydım.

Merkeze varır varmaz kan vermeye girdim.
Ama baş dönmem ve mie bulantılarım o kadar kötüki, her an yığılacakmışım gibi hissediyorum kendimi.
Çok beklemeden muayne için sıra geliyor.
Hal hatır sorusuna ne kadar şikayet etmek istemesem de berbatım yanıtı dökülüveriyor ağzımdan.
Berbat durumdayım hatta sürünüyorum.
"Belki kızacaksın ama bu iyi benim için. Biz bu tip belirtilerin olmasını olumlu karşılıyoruz" dediğinde Enver Bey, gülümsediğimi ama yine de tuhaf bir bakış atmadan da edemediğimi anımsıyorum.

Muayne her zaman 5 dk sürerken bu sefer uzuyor.
Uzadıkça Enver Beyin yüzünde bir sıkıntı; b,r gerginlik oluşuyor.
Bu sefer bende geriliyorum.
Ekrana doğru uzanmaya çalışıyorum. Anlamasam da sanki soruların yanıtı oradaymış gibi bir ekrana bir Enver beye bakıyorum.
Endişelerim had safhada.
Evet, yarıda kesiyoruz cümlesini duymak için tetikteyim adeta. Aşılamada olduğu üzere bir sorun var, bir şeyler ters gidiyor muhakkak.
Polyp kelimesini yakalıyorum o korku bulutunun ardından.
Enver Beyin yüzüne bakıyorum gergince.
O ise hemşiresi ile birlikte birşeyler konuşuyor.
Gözümü kırpmaktan korkar hale geliyorum.
Korku ile baş edemeyeceğimi anlayınca kendimi toparlamaya çabalıyorum.
Ben bir ses çıkarana dek Enver Bey bana dönüyor.
"Şu an sol yumurtalığını göremiyorum. Çok derinde. Canını da yakmak istemiyorum. Anestezi altında daha net cevap alırız. Şimdilik üstten bakmayı deneyeceğim" diyor ve o buz gibi sıvı sürülüyoe karnımın üzerine.
Biraz dolanıyor ultrason cihazı karnımda.
Ben gözlerimi Enver Beyin yüzüne mıhlamış durumdayım.
Bana upuzun gelen bir an'ın sonunda ebatlarını yazdırmaya başlıyor hemşire hanıma. Rahat bir nefes alıyorum. Ama kafam karmakarışık.
Giyiniyorum ve hemen Enver Beyin yanına gidiyorum.
Korku içindeyim.
Konuşuyoruz.
"Herşey yolunda" diyor.
"Ama göremediniz"
"Evet, bazen derinde olabiliyor. Canını acıtmaktan korktuğumdan çok da kurcalamak istemedim. Salı günü tekrar göreyim. Haftaya anestezi altında gerekli müdahaleyi yaparım."
Tatmin olmuyorum.
O da anıyor.
"Herşey çok yolunda gidiyor şimdilik. Bir aksilik yok. Salı tekrar görüşelim" diyor.
Yüzüne bakıyorum.
Ona inanmak ve güvenmek istiyorum.
Endişelerimi orada bırakarak, mide bulantılarımı yanıma alarak Sevgilimle birlikte biraz hava almak için çıkıyoruz.
Kan sonuçlarını beklemek zorundayız.

Hava muhteşem.
Minik bir gezinti beni mahfediyor.
Midem bir yandan, kasıklarımdaki şiddetli sancı bir yandan, daha fazla dayanamıyorum.
Geri dönüyoruz.
Biraz internet, biraz gazete, biraz kitap ile hafta içi geçmek bilmeyen zaman hızla akıp gidiyor.
Sonuçlarımız yine güzel.
Doz ayarlaması yapıyoruz.
İlaçlarımzıı alıyoruz ve Salı sabah için randevulaşıp ayrılıyoruz oradan ve doğruca Üsküdar'a gidiyoruz.
Arkadaşımız E. nin anne-babası gelmiş memleketten.
Enfes yaprak sarma var kahvaltıda.
Tüm bulantılarıma rağmen kendimi yemek yemeye zorluyorum ilaçlarımın hatrına.
Yedikçe açılıyorum.
Muhabbet, sohbet güzel olunca son zamanlarda işkenceye dönen yemek yeme konusu da güzele dönmeye başlıyor.
Balkonda Boğazın ve güneşin, yeşilliklerin tadını çıkarta çıkarta kedi gibi mayışıyoruz hep birlikte.
Öğlen Orgalutran iğnemi lduktan sonra eve geri dönüyoruz.
Pazartesine hazırlıklarımızı yapıp hafta sonunun güzellikleri ile yeni bir iş haftasına merhaba diyoruz.

SAlı sabah yine erken bu sefer 1. köprüden gitme gibi bir yanlış kararla atıyorum kendimi evden.
Darallar gele gele merkeze varıyorum.
En azından PAzartesinden bu yana sabah bulantılarına veda etmiş, onun yerine akşam yemeklerşinde gayet güzel olan iştahımın bana yapmış olduğu bir oyunla gece bulantılarına terfi etmiş bulunuyorum.
En azından sabahları neşem ve keyfim yerimde.
İştahım değil ama.
Olsun.
Beterin beteri var ne de olsa.

Kan testi için kendimi manevi olarak hazırlamışken hemşirenin "bugün kan vermeyeceksiniz" demesi ile trafikte kaçan keyifm iyice yerine geliyor.
Yaşasın koluma özgürlüüüüükkkkkk....
Beklemek bu durumda daha da keyifli bir hal alıyor.
Beklerken bir hastanın müjdeli haberini alıyoruz.
Güle güle büyüt bebeklerini diyorum içimden.
Ve tekrar neleri yaşadığımı anımsıyorum, farkına varıyorum.
Konuşmasak da, sırf aynı ortamda bulunarak bile çok şeyi paylaşıyoruz biz esasında.
Yaşamın tuhaf çarklarından biri daha.
Birbirini hiç tanımayan, hatta hiç konuşmayan insanların büyük bir paylaşımları var. Bir umut var orada paylaşılan, en derinden.
Aklım dalmış giderken muayne sırası geliyor.
Tanıdık yüzler ne de fazla.
Göz göze geldiğinde artık meraktan ziyade ortak bir paylaşımın parıltısı yerleşiyor bakışlara.

Muayneye giriyorum.
Bu sefer sancım olmasına rağmen sol yumurtalığım görünüyor.
Muayne pazar günü yaşananlara inat çabuk ve güzel haberlerle geçiyor.

"OP için hazırsın. Hadi bakalım"

OP için hazırmıyım?
Bu kadar çabuk mu?
Ben tüm bu serüveni kafamda çok daha zorlu, çok daha uzun, çok daha çetrefilli beklerken biz şimdi en kritik noktalara mı yanaştık?
Korku, heyecan, umut, sükünet, telkin hepsi birbirine giriyor.
Haftasonunun tüm duygusallığı kendini bir planlama dürtüsüne bırakıyor.
Steril bir mantık hakim oluyor.
Herşeyi planlamalıyım.
Herşeyin altyapısı hazır olmalı.
Herşey kusursuz olmalı ki kafamı bunlara takmayayım.

Şans da bana yardım edince bu akşam güzel ve huzurlu bir uykuya dalabileceğim.
En çiçeklisinden mis gibi bir nevresim, en mavisinden mis gibi bir pijama, en cam göbeği mavisinden kocaman bir nazarlık, en kalınından sıcacık bir Akif Pirinçci Felidae romanı ve en romantiğinden, ilgilisinden, şefkatlisinden bir Sevgili ile yarına merhaba demeye hazırım ben.

Size yakın zamanda başka sürprizlerim de olacak....

23 Nisan Çocuk Bayramı benim için bir çok anlamda çok özeldir.
Dilerim bu özelliğini bu sene de korur.

Hepinizin Çocuk Bayramı kutlu olsun.
Yüce Önder Atatürk'ün bu eşsiz armağanına yakışır bir gün geçirmiş olmanızı diliyorum...

Sevgiyle

Hiç yorum yok: